Pages

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Sezon Başı ve Süper Kupa Üzerine

Aslında maç başladığında Fenerbahçe iyi görünüyordu. Ancak beni tedirgin eden durum Alves dışında takımın tamamiyle eski takım olmasıydı. Tabii ki takım eski olması çok önemli bir problem değildi ama oyun eski idi. Tüm taraftarlar artık bu takımdan yeni bir şeyler bekliyor ama oyunun ilk yarısı sonunda görüldü ki takım eskiden yaptığı şeyleri de tam yapamıyordu. Bunda eksiklerin olması da etkili olabilir. Süper kupa ve RedBull maçları sonunda gördük ki Mehmet Topuz o bölgenin oyuncusu değil ve bariz şekilde sırıtıyor. Başka alternatif var mı o bölgede belki Bekir ama o zaman Orhan Şam niye gönderildi?
Alves'in oyundan atılması benim için bir hata değildi açıkçası. Aslında ikinci sarı Emre'nin gereksiz hareketleri sonucu geldi. Benim için şaşırtıcı olan Kadlec sol kanat için düşünülse de Fenerbahçe'de en iyi oyunu stoperde oynadı. Buna göre Alves-Kadlec göbekte çok iyi bir ikili oluşturabilir. 
Üç resmi maç sonucunda en güçlü tarafımız olarak nitelenen orta sahamızın en problemli bölge olduğunu düşünüyorum. Çok verimli çalışan Kuyt- Webo-Sow üçlüsü ( Emenike'de geldi ) ortadan bir kişi azalmasına neden oluyor. Görülüyor ki tek ön libero olarak Topal olacak ki bana göre doğru bir seçim ve verimli oluyor ancak geriye iki kişi kalıyor ve bunların kim olacağı esas konu olacak. Bu bölgede Baroni, Emre, Alper, Caner oynuyor genellikle ve bunlardan ilk ikisi daha çok süre aldılar. Ancak Salih ve takımda kalması gerektiğini düşündüğüm Holmen'e de şans verilmelidir. Her ikisi de oyunu dikine iyi oynayabilecek oyuncular ve özellikle Holmen orta saha direncinide arttırabilir. 
 Maçın ertesinde ne kadar doğru bilmiyorum ama dedikodular yine yükselmeye başladı. Aziz Yıldırım yine bir bomba hazırlığında olduğunda duyduk. Shakiri-Nani- Arda-Kaka ismi için geçen kişiler... Ama bu durumda sınırlamadan dolayı ili yabancı oyuncu gitmek zorunda. Birinin Krasiç olduğu kesin gibi bana göre diğeri Yobo olacak (özellikle Kadlec'in stoperdeki performansı sonrası). 
Galatasaray maçına özel olarak geçtiğimiz iki sezondur aldığımız maçlarda bile pasif taraf oluyoruz ki bu pek iyi sinyal değil kaldı ki diğer derbilerde de benzer performanslar sergiledik. Bu maçta da çok farklı değildik. Özellikle Alves atıldıktan sonra tek soru golü hangi dakikada olacaktı. Alves'ten sonra Drogba özgür bir şekilde oynamaya başladı.Devamında Topal defansa çekilince Selçuk'ta serbest hale geldi. Kadlec oyunu girdiğinde zaten oyun ritmi aşırı şekilde bozulmuştu.
Ancak maç için iyi olarak söyleyebilecek şeylerde vardı. Mert kalede harikaydı ve golde hiç bir hatası yoktu. Atılana kadar Alves ve Mehmet Topal çok iyi bir oyun çıkardılar. 
Son olarak Ersun Yanal yeni bir teknik adam ve her zaman söylediğim gibi istikrar için zaman tanınmalı...

20 Mart 2013 Çarşamba

Aklımıza Gelen Maç...

Bugün arkadaşım Mutluhan ile Fenerbahçe'den bahsederken bu maç aklımıza geldi...


13 Mayıs 2012 Pazar

Sessizce İzledim Maçtan Sonra Olan Her Şeyi…

Bilmiyorum kim yazmış Facebookk'ta Fener Troll nicki ile yayınlanmış mükemmel bir yazı... :
“Siz Arenada galibiyeti kutlayın, biz Kadıköyde Şampiyonluğu” diye bir afiş çarptı gözüme… 3 Temmuz’dan beri hazırlanan senaryonun içinde, planlarını bozma adına verilen bir savaşı, çabayı, emeği, alın terini izledik akşam. Size altın tepside sunulan şampiyonluğunuzu yürekten kutluyorum. EFSANE olmuş bir takımın taraftarı olarak, alnım açık, başım dik bir şekilde… Galatasaray ŞAMPİYON oldu dün gece, FENERBAHÇE efsane…

Sessizce izledim maçtan sonra olan her şeyi… Vay canına yandığım yaaaa FENERBAHÇE taraftarına bak sen, yıllardır bu ülkeyi bölmeye çalışıyormuş da haberimiz yok (!) Onca şehit cenazesinin, terör olaylarının, açlığın, sefaletin, işsizliğin, bayrağa, ataya, değerlere saygısızlığın da sorumlusu FENERBAHÇE zaten(!) Eeee savaş alanına döndüğüne göre ortalık, plastik mermilerden, gazlara kadar tam teçhizat hazır gelmiş emniyetimiz... Bravo…! Emniyet güçleri bir başına yönetilmediği, hükümete, yani İçişleri Bakanlığına bağlı bir kurum olduğu sürece, böyle maşa olarak kullanılmaya devam edilecektir. Bu kadar güçlüysen sayın hükümet (!) gücünü kadınların, çoluk çocuğun, oraya takımının sevdasıyla gelen ve sadece takımının yanında olmayı amaçlayan FENERBAHÇE taraftarının üzerinde göstermeyeceksin…! O plastik mermileri bundan önceki bir çok olaylarda, kullanman gerektiği yerlerde kullanma cesareti göstereceksin… Devletin Polisini, siyasi emellerine alet etmeyeceksin !

Sessiz kaldım dün gece… Galatasaray büyük bir camiadır, saygım sonsuz, verdikleri emeğe de, döktükleri tere de… Ama; onlar da tıpkı Emniyet Güçleri gibi maşa olarak kullanıldı dün gece. Ortada dönen büyük rantların, seviyesizliklerin, politikaların en büyük maşalarından birisi oldu büyük camia..

Şimdi, sözün özü; Sevgili GALATASARAY, ihtiyacın olan yarım puana ulaşmak adına, karşındaki takımla berabere kalmak için onca ter döktün ya hani, o takımın büyüklüğünü sen dahil tüm Türkiye, istese de istemese de kabullendi dün gece…!

FENERBAHÇEM ; dün geceden sonra artık bizlere taraftar denmesin, istemiyorum. Bizler herbirimiz FENERBAHÇEYİZ… Aşkın yaşı yok ya hani, bizler sana, 105 yaşındaki sana sevdalıyız. Hazırlanan bütün kirli oyunlar, pis politikalar, çirkin rantlar, onca olumsuzluklar içerisinde onurunla savaştın. Sizler bizim yüreklerimizin şampiyonu, gururun adısınız…! Şimdi haykırıyorum, alnım açık, başım dik, yüreğimde senin sevdan,

Bir sevdaysa hayatı anlamlı kılan; sonuna kadar Fenerbahçe ulan!

1 Mayıs 2012 Salı

Papazin Çayırı Bloğundan. Orjinal Link Burada:





Artist Volkan!


Bu yazı 'Gitmeden Önce Biraz Konuşmasak' bloğından alınmıştır. Orjinal link buradadır:




22 Şubat 1998… Fenerbahçe, Kadıköy’de Kayseri Erciyesspor’u ağırlayacaktır. Ve maç Kayseri ekibinin 2-1’lik üstünlüğüyle biterken ev sahibinin tek golü Saffet Sancaklı’dan gelir… İşte o gün Fenerbahçe kalesine bir adam geçer. Adı esame listelerinde ve arşivlerde görülmez bu adamın. Görünüşe bakılırsa ilk 11’de Rüştü, kulübede ise Murat Şahin oturuyordur. Fakat tarih yazmasa da, o gün kaleye geçen başka bir isim daha vardı…
Okul Yılları
O adam, o zamanlar Kartal – Süleyman Demirel Lisesi’nde okuyordu; iri yarı ve her gün gömlek-kravat ikilisinin üstüne Fenerbahçe eşofmanı giyen genç bir delikanlı. O zamanki arkadaşlarına göre açıksözlü, biraz agresif, bıçkın fakat delikanlı bir insan. Kartalspor’un kalecisi. Ve çoğu insana göre geleceğin en büyük yıldızlarından biri…
Futbola ortaokul takımında santrafor olarak başlamıştı Volkan. Fakat birgün takımın kalecisi gelmediğinde “ben geçerim” deyip filelerin en yakınına yerleşti ve bu görevi bir daha hiç bırakmadı. “Çocukken de atlayan, zıplayan bir çocuktum, kalecilik bana eğlenceli geldi” diye Volkan’a Süleyman Demirel Lisesi ve Kartalspor’daki duruşunu sorduğumda sanki bugününü anlatır gibi cevap verdi bana; “özgüvenim her zaman çok yüksekti, hep göz önündeydim…”
Her yerde olduğu gibi Türk Futbolu’nda da herkesçe çok sevilen isimler vardır; hangi takımda oynarsa oynasın “düzgün adam” gözüyle bakılırlar. Ama aralarında sadece nadir olanlar gerçekten düzgündür. Birçoğu suyun akışına göre şekil alır, tepki almamak ve herkesin sevgilisi olmak için uğraşırlar. Ve kameralar ne zaman başka yöne dönse gerçek yüzlerini o zaman gösterirler. Volkan bu tanımın dışında kaldı hep; köşeli bir adam oldu. Siyah beyaz bir karakteri vardı çünkü; kesin ve net. Ve tüm bu temel taşların üzerine bir de fanatizm boyutlarındaki Fenerbahçeliliği eklenince tablo kolayca şekillendi. Volkan: Fenerbahçelilerin kendilerine çok yakın, diğer taraftarlarının ise “itici” bulduğu bir karakter…
“Delirirse gol yemez!”
Onu Kartalspor yıllarında izleyen bir futbolsever, Volkan için şu cümleyi kuruyordu o yıllarda; “bu çocuğun bir özelliği var, delirirse gol yemiyor…” Kısmen haklıydı da. Çünkü Volkan Demirel, en üst düzey maçlarını genellikle en çok “gaza geldiği” günlerde çıkarttı. Fakat Volkan’ın hatalı gollerine, kötü maçlarına baktığımızda da yine öfke kontrolsüzlüğü ve aşırı özgüvene rastlıyoruz. Tıpkı “kılıçla yaşayan kılıçla ölür” misali, maçı psikolojik yaşayan ve performansı buna bağlı olan bir Volkan’ın zayıf anları da hep fiziksel değil mental zaaflarından geldi. Çok kez şahit olmuşuzdur; Volkan hareket etse kurtarabileceği bir topa hamle bile yapmaz ve o top usulca ağlarla buluşur. En çok bu konuda eleştirildi Volkan Demirel. Bu konuya bakın kendisi ne diyor; “kimseyi kandırmayalım, gol olacak top gelişinden bellidir. O topa hamle yapsanız da yapmasanız da o top içeri girecektir”

“Bu kaleyi bir gün koruyacağım!”
Maçlardan önce ve sonraki olaylara yaklaşımları, gündem maddelerine verdiği reaksiyonlar, yaptığı açıklamalar hatta kaleye gelen toplara yaptığı yaklaşımla Volkan Demirel siyah-beyaz bir karakter; ya hep ya hiç felsefesinin yılmaz bekçisi… Kaybı da kazancı da bu halinden oluyor. Tıpkı kariyeriyle ilgili en büyük pişmanlığı sorulduğunda verdiği cevap gibi; “Adımı Avrupa’ya ezberlettim, iyi maçlar çıkarttım fakat Koller’in küfürüne kafayla cevap verişim doğru değildi. Şimdi olsa aynı tepkiyi vermem. Küfür edilince ben de karşılık verdim. Yapmamalıydım.”
Sonuç olarak, ülkemizde hem olumlu hem olumsuz anlam taşıyan kelimelerden biri anlatıyor belki de onu en iyi; “artist”… Sevmeyenler için en uzakta duran, kibirli ve uzlaşılmaz biri… Sevenler için özgüveni yüksek, alnına Fenerbahçe bayrağı kazınmış ve tribündekilerin kalbinden geçeni söyleyen bir kahraman; siyahı simsiyah beyazı bembeyaz, uçlarda oynayıp uçlarda takılan bir adam. O adam aslında ilk kez Şubat 98’de kaleye geçti ve yıllar sonra o gün kaleye geçişini ve hissettiklerini şu cümlelerle anlattı;
 “Maç bitmişti. Böyle bir yağmur olamaz. Gök delinmişti resmen. Mahallece gitmiştik maça, davullar vardı. Çıkış kapılarının önü suyla birikmişti. Bizi sahanın içinden geçirerek, şu anki 1907 tribünü tarafından çıkarmaya kalktılar. O sırada sahaya girme şansı buldum. Taraftarları saha içinden dışarı alıyorlar. Kaleye geçtim bir baktım ve dedim ki, ‘Bu kaleyi bir gün koruyacağım.’”
İşte o adam 3250 gündür Fenerbahçe kalesini koruyor.
26 Nisan 2012
Fotogol
Kaan Koç 

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Mehmet Demirkol'un Milliyet Gazetesindeki Maç Yorumu

Mehmet Demirkol: Disiplinin zaferi..

Psikolog değilim, insan okumak konusunda bahşedilmiş yüksek bir becerim de yok. Ama sanırım hemen herkes hemfikirdir ki, Fenerbahçeli oyuncuların maça çıkarken sergilediği hal, tavır ve ifadeleri kupa finalinden izler taşıyor gibiydi.
Sıkıntı gözle görülür, elle tutulur haldeydi. Takımı o halde gören sıradan bir taraftarın ‘Tamam bu maçı alırız’ dediğini sanmıyorum.
3-0 sonrası ise bir başka, tam tersi bir hale dikkat çekmek lazım. Hemen tüm hücumcularını sahaya süren Başkent ekibi karşısında gösterilen gol yememe çaba ve dirayetine... Maç bitmişken, artık dönmez hale gelmişken dahi ortaya konan mücadele önemli. Ligin 24. haftasından bu yana neredeyse bir an dahi disiplinden kopmayan takım savunmasının devamını izledik Ankara’da. Fenerbahçe eğer ligdeki hedefine ulaşırsa tek sebep bu olacak. Fenerbahçe gol yemediği her an ayakta alkışlanacak bir disiplin sergiledi.
Kupa finalinde 1-0 sonrası anlaşılmaz şekilde dağılan sarı-lacivertlilerin ligde bunca hafta bu duruşu sergileyebilmiş olmaları bir tezat. Finalde 35 dakika yapamadıklarını, yüzlerce dakikadır yapabiliyor oluşlarını açıklayabilmek güç.
Gerçek şu ki, Fenerbahçe’nin hâlâ çok zor bir maçı var.
Ama dün akşam sergilenen inancın Bursaspor’u iyi etkileyeceğini söylemek de zor. Her yönüyle son derece saygıdeğer bir rakip olan Bursa’nın haftaya Beşiktaş karşısına bu maceradaki en iyi ruh haliyle çıkabilmesi kolay olmayacak. Ertuğrul Sağlam ve oyuncular bunun sıkıntısını sahaya yansıtmamayı başarırlarsa işte o zaman daha da büyüyecekler. Çünkü Fenerbahçe bu iş disipliniyle gerçekten yıpratıcı bir rakip.
Daum bunu Belediye maçı sonrası bizzat açıkladığı strateji değişikliğiyle yaptı. Fenerbahçe’yi ligde zor bir takım yapan bu değişimin formülü de basitti. Savunmasını özellikle deplasmanda geride tutan, orta sahasını savunmasından koparmayıp oyun merkezini 20 metre geri çeken sarı-lacivertliler akıl dışı bir sabırla her hafta ödül çıkarmayı bildi.
Kim ne derse dersin bu futbol tarihimizin en büyük savunma başarılarından biridir. Yine geçen sene olduğu gibi, bu ligi çok iyi tanıyan bir pragmatistin zaferi.
Ligi zirvede bitirsin ya da bitirmesin bu disiplini kutlamak gerekir.

Bursa 3-0 Alırsa Biz de 3-0 Alırız...